Kuyucak’ta yaşayan 99 yaşındaki Fatma Oğuz, ortalamanın üzerindeki
ömrünün uzun olmasında yatan nedenleri paylaştı. Psilokojik olarak sağlam
yapıdaki bireylerin ömrüne yıllar eklediğini savunan Fatma Nine, bir asıra
yaklaşan hayatında unutamadığı Atatürklü anılarından da bahsetti.
1918 yılında
Kuyucak’ta dünyaya gelen Fatma Oğuz, son yıllarında çağın hastalığı alzeimer
ile mücadele ediyor. Uzak geçmişteki anıların aklından silinmediğini söyleyen
Oğuz, Atatürk’ü canlı canlı gördüğü ve cumhuriyetin il yıllarında rastladığı
değişimleri bizlerle paylaşırken uzun yaşamındaki sırrın psikolojik rahatlığa
bağlı olduğunu açıkladı.
ATATÜRK’Ü GÖRDÜĞÜ GÜNÜ ANLATTI
Son zamanlarda gündelik yaşadığı olayları ve yakınlarını
hatırlamakta güçlük çektiğini dile getiren Oğuz, “Atatürk’ü Kuyucak Tren
Garı’nda gördüğüm gün, aklımdan çıkmıyor. 1937’de Nazilli’ye Sümerbank’ın
açılışına gelmişti. O gün tarlada çapa işinde çalışıyorduk. Atanın geleceğini
duyduk, hepimiz erken paydos edip istasyona koştuk. Tren durdu, Atatürk kapıdan
göründü. Hepimizi selamladı, bize el salladı. Bütün köy, coşkuyla tezahüratta
bulundu. Sonra tren Nazilli’ye devam etti. Atayı canlı görmenin mutluluğu
bambaşka. O dönemleri birebir yaşamanın gururu hiçbir şeye benzemiyor” diye
konuştu.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE KUYUCAK’TAN BAHSETTİ
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki inkılap dönemini bizzat
yaşayan asırlık nine, en iyi hatırladığı yeniliklerin Latin harflerinin gelmesi
ve şapka kanunu olduğunu şöyle anlattı: “Eskiden herkes fes giyerdi. Şapka
devrimi geldi. Bir anda köy halkı şapkayla dolaşmaya başladı. Herkese değişik
geldi başta. Ama hoşlarına gitti Kuyucaklıların. Harf inkılabını da
hatırlıyorum. Kız çocuklarının çok azı okuma biliyordu. Köyde zaten okumuş
insan bulmak zordu. Halkın çoğunluğu cahil olduğu için kimse yeni harfleri
yadırgamadı. Latin harfleri daha kolayımıza bile geldi. Allah Atatürk’ten razı
olsun.”
“KITLIK ZAMANINDA BAKLADAN EKMEK YAPARDIK”
Kurtuluş Savaşı zamanlarını hatırlayamayacak kadar küçük
olduğunu belirten Oğuz, 2. Dünya Savaşı zamanında yaşanan kıtlık dönemini
unutamadığını söyledi. Oğuz, “İnönü, bütün yiyeceklerimize el koydu. Bir anda
yokluğa düştük. Bakla yetiştirirdik. Baklayı öğütüp una çevirdik. Bakla unundan
ekmek pişirdik. Kıtlık gelince insanın aklına gelmeyen şeyler bir anda katık
oluverir. Allah o günleri bir daha yaşatmasın” dedi.
“UZUN YAŞAMIN SIRRI PSİKOLOJİK”
Kalp rahatsızlığından dolayı ameliyatla kalbine iki kere
pil yerleştirildiğini hatırlatan Fatma Nine, “Kalp hastalığımı yendim. Piller
vücuduma çabuk uyum sağladı. Uzun süreli bir sağlık sorunu yaşamadım. Uzun
ömrün genetik olduğunu düşünmüyorum. Çünkü, annem 97 yaşında öldü; onun
annesiyse 30 yaşında… Zeytinyağı, zeytin ve yoğurt ağırlıklı beslenme tarzının
uzun ve sağlıklı yaşam üzerinde etkisi büyükse de bence en önemli etkiyi
psikoloji sağlıyor. Olayların, zor durumların altında kalmadan mücadele etmek,
kişinin kendisiyle barışık olması, moralinin yerinde olması hem sağlıklı bir
yaşam sürmeye hem de ömrü uzatmaya yarıyor. Sinirden, stresten uzak kalarak,
her kötülüğü arkama atarak güçlü bir anne olarak çocuklarımın başında durdum.
Şimdi de onlar benim başımda duruyor. Alzeimerın çaresi yok ama bir müddet daha
yaşamam onlara mutluluk verecek. Benim dünyayla bağım kalmadı ama çocuklarım,
torunlarım, onların çocukları ve torunları benden güç aldıkça Allah’ın bana
ömür verdiğine inandım” diye konuştu.
Ebru Gülsoy-Halit
Tükenmez
0 yorum:
Yorum Gönder