Yol Hikayeleri (54) Ulusların Self Determination Hakkı

halittukenmez1@gmail.com

Uluslar arası Hukuk kurallarının en tartışmalı kurallarından biri olan Self Determination (Kendi kaderini tayin hakkı) en çok Birleşmiş Milletler ve Afrika Örgütü tarafından kullanılmaktadır. Her hangi bir devlet sınırları içinde yaşayan, etnik ya da dinsel bir gruba farklı davranış sergiliyor ve o grubu çeşitli haklardan mahkum bırakıyorsa o gruba Birleşmiş Milletler tarafından Self Determination yani kendi kaderini tayin hakkı tanınır.

Bu arada Birleşmiş Milletler Örgütünün genel anlamda ABD kontrolünde olduğunu dünya alem bilir.

1991 yılında ABD Savunma Bakanlığı yani Pentagon tarafından hazırlanan sözde Kürdistan haritası işte Uluslar arası Hukukun bu tartışmalı kuralları kullanılarak hayata geçirilmeye çalışılacak. Hatırlarsanız geçtiğimiz dönem Kuzey Irak’ta Barzani bu hakkı kullanmış, ancak dünyada kabul görmemişti. Barzani’nin yapmış olduğu Bağımsızlık Referandumunun kabul edilmeyişinin sebebi Barzani’nin bağımsızlığı değil, henüz Suriye, Türkiye ve İran’dan koparılacak topraklar hazır olmadığı içindi.

Zira planlama 4 ayrı ülkeden koparılacak topraklarda önce eyalet sistemi adı altında özerk yönetimler oluşturulacak, sonra bu özerk yönetimler farklı muameleye maruz kaldıklarını öne sürerek aynı dönemde Self Determination yani kendi kaderlerini tayin haklarını kullanacaklar,bağımsızlık referandumu yapacaklar,bağımsızlığını kazanan her parça birleşmek için belki tekrar halkoyuna başvuracak.Ve sonunda sözde Kürdistan,özde Büyük İsrail Devleti kurulmuş olacak.

Büyük İsrail Projesi dememizin birkaç sebebi var. İlki dünyanın süper gücü olan aynı zamanda dünyada orman kanunu uygulayan ABD’nin Ortadoğu’da yaptığı her işlem İsrail’in güvenliği içindir. Zira ABD’yi de uzun zamandır Tarikatçı Hristiyanlar yani Evangelistler daha doğrusu Yahudi Severler yönetmektedir. İkinci neden basit örnek bu gün Kuzey Irak’ta hüküm süren Barzani’nin büyük dedesinin ismi Solomon Barazani’dir.Yani Barzani’de Kürt görünümlü Yahudi asıllıdır.

Son olarak ülkemiz yasalarına göre güya Kürt Kardeşlerimizin haklarını korumak için kurulmuş Halkın Demokrasi Partisi (HDP)nin Eş Başkanı Sezai Temelli’nin geçtiğimiz günlerde kullanmış olduğu şu sözleri Büyük İsrail Projesi için çalıştıklarının bir itirafıdır.”Burası Türkiye’nin en bereketli toprakları.Burası vaat edilmiş topraklar.Musa ömrünü bu toprakları bulmak için geçirdi.Geldiler buraları da kuruttular.”

Neticede Arkadaşlar ülkeler arasında artık eskisi gibi topla tüfekle savaşlar pek olmuyor. Köroğlu’nun “Tüfek icat oldu.mertlik bozuldu.” Dediği gibi şimdi artık başta ABD olmak üzere (Bu arada ABD projelerini genellikle Rusya’nın da desteklediği gözden uzak tutulmamalı) İngiltere ve İsrail gizliden çeşitli suç örgütleri kuruyorlar El Kaide,Taliban,Asala,PKK,İŞID gibi.Ve zarar vermek istedikleri ülkelere bu örgütleri musallat ediyorlar.40 yıldır Türkiye’nin başına PKK’yı musallat ettikleri gibi.Bizim devlet olarak 40 yıldır tüm uygar ilişkilerimizi sürdürdüğümüz ABD başta olmak üzere,İngiltere,İsrail,Rusya,Ermenistan,Yunanistan,Güney Kıbrıs,şemsiyesi altında olduğumuz güya ülkemizi koruyacak olan NATO’ya bağlı hemen tüm ülkeler yani buradan Almanya,Fransa,İtalya dahil tüm Avrupa ülkelerini anlayabilirsiniz.

PKK’dan önce ASALA’nın yurt dışında Şehit ettiği diplomatlarımıza ilaveten PKK’nın 40 yıldır 50 bin canımıza mal olduğu, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devletine yaklaşık 2 trilyon dolar zarar verdiği yadsınamaz bir gerçektir.

Düşünün devlet 40 yıldır PKK ile mücadele etmek zorunda kalmasa bu gün kasasında takriben 2 trilyon dolar para olacaktı da denebilir. Yani hazinede 2 trilyon dolar paramızın olduğunu ve adil bir paylaşımda halkımızın refah seviyesini düşünün. Ben tahayyül edemiyorum.

Arkadaşlar biz daha dün 100 yıl olmadı işgalden kurtulmuş bir ülkeyiz. 100 yıl önce ülkemizin birlik ve bütünlüğüne göz dikerek Sevr Anlaşması ile bizi işgal eden emperyalistler 100 yıl geçmeden benzer planlarını yeniden uygulamaya koyuldular.1919-1922 yılları arasında işgal sırasında özellikle Ege Bölgesi’nde,Nazilli,Kuyucak,Sultanhisar,Köşk,Aydın,Umurlu,Söke,Kuşadası vs. yerlerde halkımızın hangi ihanetlere uğradığını görmek için Üstad İbrahim Kiraz’ın yazmış olduğu 4 cilt Demirci Mehmet Efe,Egede Yanan Gül,Cavırın Karısı Olmam,Allı Zeynebim kitaplarını,yine Üstad Sabahattin Burhan’ın yazmış olduğu 3 cilt Yörük Ali Efe,Çiftlikli Çete Kübra Efe başta olmak üzere diğer kitaplarını okumalarını öneririm.

Bir gerçek var ki ülkemiz dünyanın en önemli belki de en zengin ülkesi. Bu nedenle yabancı uyruklular “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülke.” Diyorlar. Oysa bilmiyorlar ki Türkler olmasaydı kendileri de olmayacaktı dünyada. Tarihi bir araştırın içinden Türkleri çıkarırsanız geriye koca bir boşluk kalır. Dünyaya nizam vermek için gelen Türkler birlik ve bütünlüğünü kaybettiği için bu gün eline fırsat geçen her kes Türklere diş göstermeye çalışıyor. Halbuki Türkler ayağa kalktığı zaman bu gün diş gösterenler kaçacak delik arayacaklar.

Ne yazık ki emperyalistlerin telkiniyle 24 Ocak 1980 tarihinde hayata geçirdiğimiz 24 Ocak Ekonomik Kararları ile ülkemiz kapitalizme açıldı. O günden bu güne ülkemizde üreticiler emperyalizmin etkisiyle hareket etmekten kurtulamayan yöneticiler sayesinde maalesef günden güne daha kötü günler görmeye başladı. Düşünün 1980 yılına kadar ülkemiz dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydi. Ancak 1980 yılından bu yana uygulanan ekonomi politikaları sonucu şimdi 125 ülkeden 133 çeşit sebze meyve ithal eden bir konuma geldik. Benim bildiğim mutfakta soğan olmadan yemek pişmez. O soğan mutlaka tencerede kavrulacak, yemek öyle pişecek. Ne yazık ki soğanı da ithal ediyoruz. Ve bu gün soğan fiyatları el yakıyor. Üstelik ithal soğanlar kalite olarak bizim yerli soğanlarımızın püskülü olamaz. zehir gibi, kimse beğenmiyor.

Halimiz içler acısı bence. Allah korusun bu gün ülkemiz bir savaşa girse halkımızın yarısı açlıktan kırılır. Her zaman ki gibi ülke olarak bu gün içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılardan yegane kurtuluşun tarım başta olmak üzere tüm sektörlerde üretim politikasına dönüş olduğunu söylemeden geçemiyeceğim.

Selam ve Saygılarımla.Halit Tükenmez